Geçen hafta yapılan ABD Açık Tenis Turnuvası’nda genç çift bayanlarda şampiyonluğu elde eden İpek Soylu Grand Slam alan ilk Türk raket oldu. 18 yaşındaki Soylu maçı rüyasında görmüş, “Raketim kırılıyor ve yeniliyordum. Ama ne mutlu ki tam tersi oldu” diyor. Kendisine Türkiye’nin Sharapovası gözüyle bakılan Soylu, oyun tarzlarının benzediğini söyleyerek ekliyor “Ben de Türk tenisinde bir marka olacağım.”
Geçen haftanın en çok konuşulan, en gurur duyulan ismi İpek Soylu’ydu. Henüz 18 yaşında ABD Açık Tenis Turnuvası’nı kazanarak Türk tenis tarihine geçen genç oyuncu... ‘Çok çalışkan ve mücadeleciyim. Bir şeyi aklıma koyduğum zaman mutlaka yaparım’ diyor.
Annem babam aynı zamanda tenis oynuyordu; onların teşvikiyle altı yaşında Adana Tenis Kulübü’nde tenise başladım.
Hala devam ediyorlar mı oynamaya; kardeşiniz var mı?
Her fırsatta oynuyorlar, evet. 15 yaşında İrem adlı bir kızkardeşim var, o da oynuyor.
Hikayeniz nasıl ilerledi?
Tabii ki belli bir yaşa gelene dek hobi olarak oynuyorsunuz. Sekiz yaşında ilk turnuvamı oynadım ve şampiyon oldum. Tüm yaş gruplarında çok fazla turnuva kazandım. 10 yaşında ilk defa yurt dışında oynadım. Başarılı oldukça daha çok üstüne gittim. 12 yaşından sonra iş, hobi olmaktan çıktı ve ciddileşmeye başladı. 13 yaşında Enka’ya transfer oldum ve İstanbul’a taşındık. Babam işinden dolayı gelemedi ama ben, annem ve kardeşim geldik.
Şampiyonluktan önce hangi ödülleri kazandınız?
Türkiye büyükler şampiyonasını kazandım. Ayrıca kardeşimle beraber çiftlerde de Türkiye şampiyonu olduk. Genelde yurt dışında oynuyorum. Çünkü geldiğim seviyede yurt dışı bana daha çok uyuyor; daha büyük turnuvalar orada. Dünya klasmanında şu an 300 numarayım. Tenis dışında da aldığım çok ödül var; en iyi çıkış yapan ödülü, lider kadınlar ödülü vs. Toplamda 55 civarında ödülüm vardır...
Tenisi bireysel bir spor olduğu için seçtim, mücadeleciyim
Üstün bir yetenek olduğunuz ne zaman anlaşıldı?
Ben çok çalışkan biriyim. Yeteneğimle çok çalışmayı birleştirerek bu noktaya geldim. Dediğim gibi teniste karakter çok önemli; inanmanız ve bunu kortta gösterebilmeniz gerek. Hiç bir zaman ‘inanılmaz bir yeteneği var bu kızın’ demedi kimse.
Bulunduğunuz noktaya azminizle mi geldiniz?
Aynen öyle. Bu noktaya yeteneğimden ziyade azmimle gelmeyi başardım.
Neden başka bir spor dalı değil de tenis?
En önemli nedeni bireysel bir spor olması. Kararlarımı da kendim almayı severim. Tek başıma bir şeyler başarmayı seviyorum. Çok mücadele etmeyi ve emek vermeyi gerektiriyor; bu da benim karakterime çok uyuyor. Üstelik estetik bir spor.
Nasıl bir karakteriniz var?
Kararlı ve mücadeleciyim. Bir şeyi aklıma koyduğum zaman o iş olsun diye her şeyi yaparım.
Yüzme de bireysel mesela...
Yüzmeyi hiç sevmem; sadece bir süre bale yaptım o kadar.
Güzelliğinizle ilgili sıkça iltifat aldığınızı tahmin ediyorum...
İltifat edenler oluyor ama tebriklere yanıt vermeyi tercih ediyorum.
Maçtan önce makarna yerim
Nasıl bir çalışma programınız var?
Sabah 08.00’de kalkıyorum. 10.30-12.30 antrenman saatim; arada yarım saat kondüsyon. 14.30-16.30 antrenman; 16.30- 18.00 arası kondüsyon. Yani çift antrenman, çift kondüsyon. Sadece pazarları dinleniyorum. Fakat o zaman da tüm gün yatmam, en azından koşarım.
Beslenme programınız nasıl?
Kahvaltıda protein ve karbonhidratı dengeliyorum; yumurta, peynir, iki dilim ekmek ve bal. Öğlenleri köfte veya tavuk yanına salata. Akşam da yine et ve salata. Pirinç ve ekmekten kaçınıyorum. 19.00’dan sonra yememeye çalışırım.
Maç günü mönü nasıl olur?
Karbonhidrata ağırlık veririm. Maçtan iki saat önce sossuz, sade bir makarna yiyorum. Maçtan hemen sonra da müsli gibi küçük birşey... Bir de çok su içerim ama maçtan bir saat önce içmeyi keserim. Maç esnasında bir buçuk litre; toplamda 3 litre ediyor.
Adanalı olmak bir ayrıcalık
Tenisteki diğer bir gururumuz Çağla Büyükakçay da Adanalı, siz de...
Valla Adana’dan çıkan sanatçı da çok var. Herhalde toprağı, suyu iyi; yarıyor. Adanalı olmak bir ayrıcalık bence.
Bu genç yaşta fazla disiplin sıkıcı olmuyor mu?
Elbette herkesin sıkıldığı zamanlar olur ama bu hayatı kendim seçtim. Bu benim işim. Şikayetçi olsam da geçici oluyor, en sevdiğim işi yapıyorum.
Şu an lise sonda okuyorsunuz. Üniversite planlarınız ne yönde?
Spor yöneticiliği üzerine okumak istiyorum. Yurt dışına bursla gidebilirim ama düşünmüyorum. Çünkü orada tenis ve okulu bir arada götürmek çok zor.
Tenisteki önemli isimler okulu hep bırakmışlar...
Evet, çoğu okumamış ama ben mutlaka üniversiteyi bitirmek istiyorum.
Hedefiniz nedir peki?
Grand Slam şampiyonluğu kazanmak. Oyunuma da kendime de güveniyorum.
Türkiye’nin Sharapova’sı diyorlar size...
Evet, öyle diyorlar. Oyun tarzımızı benzetiyorlar; kortta duruşumuz vs.
Hoşunuza gidiyor mu peki?
Elbette. Ama ilerde rakip olursak bilemiyorum (Gülüyor)...
Örnek aldığınız isim mi?
Evet. Kort içine ve dışına çok hakim biri... Şu da var ki, ben Sharapova’dan ziyade Türkiye’nin tenisteki markası olmak istiyorum.
Yurt dışında Türk olduğunuzu duyunca şaşırıyorlar mı?
Türk tenisçi çok yok sonuçta, o yüzden Türk ve Müslüman olmam şaşırtıcı oluyor.
Son maçımmış gibi düşünüp; kendime güvenip risk aldım
ABD Açık Tenis Turnuvası’nda genç çift bayanlarda şampiyon olduğunuz güne gelelim; kazanırım dediniz mi?
Dedim ki, ‘Bu bir Grand Slam finali; bir daha karşıma çıkmayabilir.’ Sanki son maçımmış gibi düşünüp, her türlü riski aldım. Kendime güvendim. Partnerim benden daha gergindi. O yüzden benim daha da kendimden emin durmam gerekti. Maç bittiği an üzerimden yük kalktı; hayatımın en güzel günüydü.
İlk kimi aradınız?
Babamı. Karşılıklı duygusal bir konuşma yaptık.
Devlet yetkililerinden sizi kim aradı, Tayyip Erdoğan örneğin?
Tebrik maili geldi. Herkes (Maliye Bakanı vs.) aramaktan ziyade yazılı olarak tebrik etti. Salı günü de Dışişleri Bakanlığı’na davetliyim.
Kazandıklarınızı ne yapıyorsunuz?
Kendime ev aldım; onun borcunu ödüyorum.
kaynak http://pazarvatan.gazetevatan.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder