Hızlı yaşamak hepimizi yoruyor. Ama sakinleşmek için tek çare küçük kasabalara yerleşmek değil. Yükselen trend 'Yavaş Hareketi' tüketimi azaltıp, daha dingin bir hayat sürmenin kodlarını belirliyor. Buna fazla eşyalarınızdan kurtulmak da dâhil, reçel yapmak da ... Basit altın kurallar büyük mucizeler getirebilir!
"Bizi hızlanmaya zorlayanlar var. Direniyoruz! Ne bayrak kaldıracak, ne de tükeneceğiz. Ofiste ve yollarda yavaşlayacağız. Çevremizdeki tüm insanlar sinir bozucu hiperaktivite halindeyken biz, kendimize duyduğumuz güvenle yavaşlayacağız. Kendi huzurumuzu her ne pahasına olursa olsun koruyacağız. Alanlarda ve caddelerde yavaşlayacağız, tepelerde yavaşlayacağız, asla teslim olmayacağız!
Çevrenizdekiler hızlanırken, siz yavaşlarsanız bizden birisiniz demektir. Diğerlerinden değil, bizden biri olduğunuz için gurur duyun. Çünkü onlar hızlı, biz ise yavaşız. Yapmaya değer bir şey varsa, yavaşça yapmaya da değerdir. Bir fincan sabah çayıyla yatakta uzanmanın, insanlığın en mükemmel hali olduğunu bilen birileri hâlâ var.”
Dünyanın yeni yükselen trendi Yavaş Hareketi’nin manifestosu böyle. Metin, Uluslararası Pek Bir Şey Yapmama Enstitüsü’nün (International Institiute of Not Doing Much - www.slowdownnow.org) web sitesinde yer alıyor. Sert, kararlı, devrimci, biraz da eğlenceli… Ama hafife almak mümkün değil. Hareketin tüm dün yada yüzbinlerce takipçisi, internette yavaşlığa adanmış milyonlarca site var. Tıpkı sembolü salyangoz gibi yavaş ama emin adımlarla ilerliyor.
BİZİ MUTLU EDECEK TEMPO
Peki ne oldu da, hep miskinlikle, beceriksizlikle özdeşleşen yavaşlık, yükselen değer haline geldi? Yanıt açık: Yorulduk.
En son ne zaman, saati, yapacaklarımızı, yetişeceğimiz yerleri aklımıza getirmeden bir şey yaptık? Mesela deniz kıyısında ya da ormanda en son ne zaman yürüdük? Ne zaman cep telefonumuza bakmadan, fotoğraf çekmek için bile kullanmadan bir parkta vakit geçirdik? Çok uzağa gitmeye gerek yok; en son ne zaman yatak keyfi yaptık?
Hep gidilecek yerler, ya evde ya ofiste hemen yapılacak işler, toplantılar, buluşulacak insanlar var. Bu kadar çok detay olunca da her şeyi hızlı yapmak zorunda kalıyoruz. Muhteşem hayatlar yaşıyoruz belki, ama tadını çıkaramıyor, yaşadıklarımızın tam anlamıyla farkına varamıyoruz.
Yavaş Hareketi’nin dikkatimizi çekmesinin sebebi de bu. Hislerimize tercüman olan bir öneri sunuyor çünkü: “Yavaşla! Yaşamı, yaptığın her şeyden zevk alacak hızda yaşayabilir, gereksiz her şeyi hayatından çıkarabilirsin.”
Hayatın tadını çıkaracağınız bir gün:
→ Güne güzel bir kahvaltı ile başlayın ve neler yapacağınızın hayalini kurun.
→ Mutlu olacağınız bir hobi bulun: Örgü örün, balık tutun, resim yapın… Ama yalnızca tek bir şey yapın. Balık tutarken kitap okumayın; örgü örerken film seyretmeyin.
→ Yemeklerinizi yavaş yavaş yiyin. Yalnızsanız, lokmalarınızın tadını çıkararak, başkalarıyla birlikteyseniz keyifli bir sohbet eşliğinde yiyin.
→ Şekerleme yapın; en azından yatakta biraz uzanıp, dinlenin. Bunu hak ediyorsunuz.
→ Dışarı çıkın ve hiçbir şey yapmadan dolaşmanın tadını çıkarın. Hiçbir amacınız olmasın ama canınız isterse bir banka oturup gazete okuyun, ya da binaların cephelerini, yoldan geçenleri seyredin.
→ Bol bol meyve yiyin.
→ Yatağa bir kitapla girin ve olan bitenlerle ilgili düşüncelerinizin sizi yormasına izin vermeyin.
kaynak http://www.tempodergisi.com.tr/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder